top of page

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

  • Yazarın fotoğrafı: Kolektif
    Kolektif
  • 15 Tem
  • 6 dakikada okunur

Toplumda yer alan bireylerin, özellikle aile fertlerinin arasında var olan ekonomik destek ve dayanışmanın sonucu olarak bir kimsenin maddi açıdan hayatını aynı yahut yaklaşık standartlarda sürdürebilmesi başka bir kimsenin varlığı ile ilişkili olabilir. Bir insanın vefatı ile manevi anlamda yaşanan kayıpların yanında hukuk düzenimiz ölüm akabinde ölenin yakınlarının yaşadığı maddi zararlar için de zararı tazmin etmek için düzenlemeler getirmiştir.


Destekten yoksun kalma tazminatını ele aldığımız bu yazımızda bu tazminat türünün ne olduğunu, kimlerin talep edebileceğini, talep edebilmek için hangi şartların birlikte bulunması gerektiğini, yasal dayanağını ve hukuki süreci merak edilen hususlar eşliğinde ele alınacaktır. Önemli belirtmek isteriz ki; bir tazminat türü olmasından dolayı içerisinde talep edilebilecek kalemler, teknik hesaplamalar ve sürecin tamamen sıkı takip gerektiren ayrıntılı yapısı gereği hak kayıplarının önüne geçmek adına mutlaka bir uzman avukat desteği alınmalıdır.


Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nedir?

Hukukumuzda bir kişinin ölümüne sebep olmak haksız fiil teşkil etmektedir. Türk Borçlar Kanunumuz haksız fiilden doğan borç ilişkileri başlığı altında TBK madde 53’te ölüm halinde uğranılan zararlar kapsamında ‘’ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar’’ şeklinde bir düzenleme ile bu tazminat türünü düzenleme altına almıştır. Amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumların korunmasıdır. Böylece ölen kişinin hayattayken destek sağladığı kişilerin maddi açıdan kayıplarının giderilmesi ve mağduriyetlerinin en aza indirgenmesi hedeflenmiştir.


Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; "Destekten Yoksun Kalma Tazminatı eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu" vurgulanmıştır.


Söz konusu tazminat türüne uygulamada en çok trafik kazaları ile iş kazası kaynaklı ölümler sebebiyle rastlanılmaktadır.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Şartları

Destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilmek için aranan önemli koşul sağlığında başka kişilere destek sağlayan bir kimsenin vefat etmiş olmasıdır. Destek sağlayan kişinin ölüp ölmediği tam olarak saptanamıyorsa destek tazminatı talebi de Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerinde düzenlenen ölüm karinesi ve gaiplik hükümlerine göre desteğin ölmüş sayılıp sayılamayacağına göre belirlenecektir.


Ölüm dışında aranan diğer temel koşul ise tazminat talep eden kişinin ölen kimse hayattayken maddi anlamda sürekli bir destek görmüş olmasıdır. Desteğin süreklilik arz etmesi önemli bir noktadır. Bu hususta akrabalık ilişkisi şartı bulunmamaktadır. Eş, çocuk, anne ve baba gibi belirli kişiler için desteğin sağ iken destekte bulunduğu hususunda karine mevcuttur.


Söz konusu koşulların sağlanması halinde zamanaşımı sürelerine riayet edilerek tazminat davası açılabilecektir. Destekten yoksun kalma tazminatında zamanaşımı süresi, zararın öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her halde ölüm olayının gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. Bu süre zarfında dava açılmazsa dava açma hakkı zamanaşımına uğramış olacaktır.


Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Davasını Kimler Açabilir?

Ölen kimse hayattayken kendisinden destek alan herkes destekten yoksun kalma tazminatı davasını açma hakkına sahiptir. Destek tazminatı, fiili ve sürekli olarak bakımdan mahrum olunması şartıyla takdir edilen bir tazminattır. Nitekim yasa koyucu, tazminat talebinde ölen kişinin aile fertleri veya akrabalarının bulunabileceği şeklinde bir sınırlama getirmemiştir. Akrabalık bağı bulunması veya mirasçılık ilişkisi bulunması şart değildir. Ölen kimsenin sağlığında kendisinden doğrudan maddi anlamda destek gören herkes ve aynı zamanda emek olarak sağlanan desteğin parasal karşılığı da tespit ve hesap edilerek bu durumu kanıtlamak koşuluyla tazminat davası açabilir. Desteğin yalnızca parasal destek olması şart olmayıp manevi destek ve muhtemel ihtiyaç hallerinde yardım etme ihtimalinin bulunması dahi destek şartını sağlamaktadır.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.04.1982 tarihli kararında desteğe hak sahibi olma bakımından tespiti kolaylaştıracak önemli değerlendirmelerde bulunmuştur:

“Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder. Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce (sosyal güvenlik kurumlarınca) garanti altına alınmış bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. Ölüm meydana gelmese idi, yakın veya uzak bir süre içinde ölenin yardımından faydalanması kuvvetle muhtemel bulunan kimselerin de maddi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir. …Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder. MK. nun 6. maddesi hükmünce, bu davalarda ispat yükü kural olarak davacıya düşer. Ne var ki genel yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına dayanan kişi, artık iddiasını ispatla yükümlü değildir. Ölen çocuğun, gelecekte ana-babasına bakacağı yaşamın ve olayların normal akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir.” 

 

Ayrıca Yargıtay içtihatları ışığında ölen kişi ile eşi, çocukları veya anne babası arasında ekonomik desteğin kendiliğinden var olduğu karine olarak kabul edildiğinden aksi ispatlanmadığı sürece desteğin ispatı aranmamaktadır. Ancak ölen kişi ile nişanlısı arasında yasal olarak evlilik öncesi maddi yükümlülükler söz konusu olmadığından bu durumda desteğin varlığının ispatlanması gerektiği hususu dikkatten kaçmamalıdır.


Öte yandan destekten yoksun kalma tazminatı talebi kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olup bu hakkın miras yolu ile mirasçılara geçmesi söz konusu değildir.


Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Belirlenmesi ve Hesaplanması

Destekten yoksun kalma tazminatının miktarı, hakkaniyet ilkesi gözetilerek somut olayın koşullarının değerlendirilmesi neticesinde hâkim tarafından belirlenmektedir. Ölen kişinin yaşı ve beklenen yaşam süresi, sağlık durumu, gelir düzeyi, mesleği, desteğin oranı ve sorumlu olduğu kişilerin durumu gibi ölçütlerin yanı sıra öngörülen ölen kişinin hayatı boyunca yapacağı çalışma süresi ve diğer özel koşullar da dikkate alınarak bilirkişi yahut uzman kişilerce hesaplanmaktadır. Çalışan ve maddi destek sağlayan kişinin, destek sağladığı kişilere hayatı boyunca aynı ölçüde destek olması beklenemeyeceği için tazminat hesabında aktif ve pasif yaşam ömrü göz önünde bulundurulmaktadır.


Öte yandan Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde belirtildiği üzere zarara uğrayan kişi, zarar doğuran eyleme rıza göstermiş veya kendisinin de kusuru zararın meydana gelmesine etki etmiş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu başka bir şekilde ağırlaştırmış ise, hâkim, tazminat miktarını hafifletebilir. Yani ölen kimsenin, ölüm neticesinin meydana gelmesinde kendi ihmal veya kusurları da mevcut ise bu durum dikkate alınarak bu ölçüde bir indirim söz konusu olabilecektir. Konuya ilişkin Yargıtay 17. HD. E.2015/13218, K.2018/9634, 25.10.2018 tarihli kararı;

“Desteğin kullandığı motor ile seyri sırasında davalı tarafa sigortalı araç sürücüsünün çarpması neticesinde desteğin kafatası kırıkları sonucu oluşan kafa travması nedeni ile öldüğü dosya kapsamındaki ölü muayene tutanağından anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece; desteğin kask takıp takmadığı ve kask takmamasının zararın artmasına sebep olup olmadığı hususlarının araştırılmayarak ve karar yerinde tartışılmayarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” 

Trafik Kazalarında Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten mahrum olma tazminatı, uygulamada en çok trafik kazaları durumunda talep edilmektedir. Zira trafik kazaları, çoğu zaman kazaya sebebiyet veren kusurlu veya ihmalkâr davranışlar neticesinde meydana gelmektedir. Trafik kazası sonucunda bir kimse vefat etmişse, karşı tarafın kazaya sebebiyet verdiği durumlarda ölen kişinin destek gören yakınları, söz konusu desteğin ortadan kalkması nedeniyle uğradıkları zararların tazminini isteyebileceklerdir.


Trafik kazasının ölümle sonuçlandığı durumlarda ölen kişinin de kaza meydana gelmesinde etkin bir rol oynayıp oynamadığı da tespit edilmelidir. Nitekim ölen kişinin de kusuru bulunuyorsa tazminat miktarında indirim söz konusu olacaktır. Trafik kazasının ölümle sonuçlanması halinde ölen kişinin yakınları maddi manevi tazminat talep edebileceklerdir.


Öte yandan sigortalı araç sürücüsü kazaya sebebiyet vermişse tam kusurlu olsa dahi söz konusu tazminatları sigorta şirketleri karşılamakla yükümlüdür. İstisnai hallerde araç sürücüsü Karayolları Trafik Kanunu kurallarından bazılarını ihlal etmesi halinde sigorta şirketleri tazminat miktarını araç sahibine rücu edebilme imkanına sahip olacaktır. Ayrıca tazminattan indirime neden olan sebepler de mevcuttur. Bu duruma bir örnek olarak hatır taşımacılığı ile ilgili Yargıtay 4. HD. 2018/1731, E.2019/5643 , 28.11.2019 tarihli kararında;

‘’Hatır taşımacılığında yalnızca yolcunun yararının bulunduğu ve taşıyanın karşılıksız olarak onu taşıdığı gözetilerek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 51. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43. maddesi) gereğince zararın bir bölümünün tazminat alacaklısı üzerinde bırakılması gerekir.’’ şeklinde hüküm kurmuştur.

İş Kazasından Kaynaklanan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

İş kazasına maruz kalan bir işçinin bedenen yahut manen zarara uğraması söz konusu olabilir. Türk Borçlar Kanunu uyarınca iş kazaları yahut meslek hastalıkları sebebiyle de maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmak mümkündür. İş kazası, işçinin ölümüyle sonuçlanmışsa, işçinin bakmakla yükümlü olduğu yahut destek olduğu kişiler tarafından destek tazminatı talepli dava açılabilir. Bu tür durumlarda da destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulabilmesi ile işçinin desteğinden mahrum kalan kişilerin mağduriyetlerinin hafifletilmesi amaçlanmıştır. İş kazaları sonucunda işverene yükletilen sorumluluğun temeli işverenin işçiyi gözetme borcuna aykırı davranıp davranmamasından ileri gelir. Buradaki işverenin iş kazasının meydana gelmesinde hangi oranda kusurlu olduğu mutlaka tespit edilmelidir. Çünkü iş kazasının meydana gelmesinde işverenin kusursuz sorumluluğu yoktur.


‘’...işverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranının, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edilmesini gerektirmektedir. Oysa mahkemenin murisin kalp krizi sonucu öldüğü gerekçesiyle kusur raporu almadan karar verdiği açık-seçiktir.

…Yapılacak iş; işyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden kusur raporu almak, verilen raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirerek çıkacak sonuca göre karar vermektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’’

 

Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Arabuluculuk

Günümüz hukuk sisteminde arabuluculuk, uyuşmazlıkların ekonomik, hızlı, dostane bir şekilde çözümlenmesi ve yargı makamlarının iş yükünü hafifletmesi sebebiyle birçok dava türünde yasa koyucu tarafından zorunlu kılınmıştır. Arabuluculuk faaliyetinin zorunluluk teşkil ettiği durumlarda dava açılmadan önce arabuluculuk yolunun tüketilmesi dava şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu şarta uyulmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmektedir.


Kural olarak trafik kazası nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında arabuluculuk zorunlu dava şartı değildir. Ancak tazminat davasının sigorta şirketine açılacak olması durumunda, Tür Ticaret Kanunu 4. maddesi gereğince ticari dava niteliğinde olduğundan ticari davalarda arabulucuya başvuru zorunlu olup, sigorta şirketine karşı açılacak olan davalarda arabuluculuk zorunlu dava şartı olarak aranmaktadır. Yine iş kazasından kaynaklı tazminat istemli davalarda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunumuzun 3. maddesindeki açık hüküm gereğince arabuluculuk dava şartı değildir. Dolayısıyla arabuluculuk süreci işletilmeksizin doğrudan iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.

 

Hukukumuz sürekli olarak güncel kalmakta olduğundan usul ve esasa ilişkin olarak süreçlerde zorunlu dava şartı olarak arabuluculuk aranacak davalar belirlidir. Bu süreçlerde hak kaybına uğramamak için destekten yoksun kalma tazminatı da diğer tazminat türlerinde olduğu gibi kapsamlı bir hukuki prosedür ihtiva etmekte olduğundan bir avukat ile süreci yönetmek yararınıza olacaktır.

Yazar: Stj. Av. Muhammed Talha YILMAZ

Editör: Av. Hatice Kübra KARADAĞ

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar


bottom of page